"TOPRAK ALTINDA ( BURIED )" inanılmaz kadrosuyla beraber beklenmedik sonu...

Kamyon şöforu Paul Conroy 'u oynayan Ryan Reynolds 'ın , (nacizane görüşümdür) tek kişilik dev kadro dedirtecek oyunculuğunu gördüğümüz bi' değişik yapım.
Beraber izlediğimiz yaklaşık 10 arkadaşımın film esnasında uyuklamaya çalıştığı, içinden küfürler ettiği, karanlık sahnelerde eliyle şakalar yapmaya çalışıp tad almaya çalıştığı filmdir kendileri. Ben para verip sinemada izlemezdim biri daha önceden uyarsaydı ama tek sefer bile olsa izlenmesi gereken bi' film olduğu inancındayım.

Özet geçerek anlatıyorum, zira uzatılması lüzumsuz bir film. Irak'ta kamyon şöforlüğü yapan abimizi Irak'lı direnişçiler kaçırıyor ve ilk başta 5'le başlayıp filmin ilerleyen sahnelerinde 1 milyon dolara inen bir para talebiyle karşı karşıya bırakıyorlar. Film boyunca çakmağı ve blackberry'siyle göz dolduran hareketler içine giriyor :))

İşin aslı hakim bey şimdiye kadar gördüğüm en masrafsız filmdir kendileri. Ryan Reynolds ne kadar aldı bilmiyorum ama filmin bütçesini şöyle özetleyebilirim : 1 adet Blackberry , 1 adet zippo, 1 adet tabut, 1 adet el feneri ve yaklaşık 30 saniye yılan efekti : ))



Tüm film küçücük bir tabutta geçiyor. Arada telefonla konuşuyor falan ama bu adamın dışında bi' Allah'ın kulu yok filmde :/ Ya ne bileyim bir flashback olur ailesi birileri gelir ekrana, ya da ileride olabilecek durumlar getirilir ekrana yok ki yok ... Ama hakkını yememek gerek blackberry'sinin ekranında bi' ara birileri gözüküyor hepsi bu...

Filmin sonunda bi' ara heyecanlanıyorsunuz kurtulur gibi oluyor, ama bunu arayan insanlar bu adamın yerine yanlış yerde gömülü birini bulmuşturlar ve bir buçuk saat "ya öl ya da kurtul" diye içten içe hayrkırdığımız kamyoncu ağabeyimiz üstüne çöken kumlarla "shit"e gömülüyor...

Diyesim o ki ; girmeyin kardeşim özgürlük getireceğiz diyerek Iraklara , Vietnamlara. Sonra çoluğunu çocuğunu yok ettiğiniz adam sizi kaçırınca da ancak filmini çekip onu terörist gibi gösterirsiniz. Yani neymiş , Ne ekersen onu biçersin... saygılarımla


DEVIL ( 2010 ) hiç beklenmeyen son ve bazı detaylar , hepsi birazdan..




Özet geçiyorum : )















Yüzde 75'inin ASANSÖR'de geçtiği güzide bir film . Şok edici :) sonu dışında fazla bi' beklentiyle izlenmesini tavsiye edemeyeceğim bir başyapıt : ))

Kısaca olay şöyle : Başta birbiriyle alakasız sandırılan 5 kişi asansöre biner ve mahsur kalırlar. Aslında saf ve masum sanılan bu insanlar her birinin birbirinden pislik yönleri ver geçmişleri vardır : )) Her nedense asansör durur bir noktada ve bunlar sırayla ölmeye başlar !! ( şu an şok geçirdiğinize eminim :) ) ölmeleri alfabetik sıraya göre değil ama mallık sırasına göre oluyor olabilir.

İlk ölen adamımız : Salesman ( Geoffrey Arend ). Bu adam bomboş konuşan , ' ilk biri ölecekse ben neden olmayayım ' diye bas bas bağıran çok da berbat bir yatak satıcısı. Toprağı bol olsun



Kurban iki : Büyükanne ( Jenny O'Hara ) . İnsanı delirten sorular soran ve ikinci sıradan ölümü hakeden yegane şahsiyet



Kurban 3 : Geçici güvenlik görevlisi ( Bokeem Woodbine ) . Renginin güzelliğinden ve sicilinin kirliliğinden dolayı kendisinden önceki iki ölümden , şeytanın değil de kendisinin sorumlu tutulduğu güzel insan. O da ölünce ihtimaller şeytanı göstermeye devam etti tabi :))





Son 2'ye kalan iki şahsiyetten biri yandaki hanım hanımcık görünen ama zengin erkekleri dolandıran aşşağılık, beş para etmez... :) bir insan.
4. kurban kendileridir.






Gel zaman git zaman , asansörde artık ölecek kimse kalmayınca , tüm dikkatler hâlâ ölmemiş olan bu abiye
çevrilir. Kesin 'bu adamda bir pislik var' diye de iyice düşündürüldükten sonra , anlarız ki en sona kalan
bu abiyi diğerlerinden ayıran çok


önemli bir suçu vardır...




En sona kalan adamımız, yukardaki polis memurunun ( Chris Messina ) vakti zamanında eşinin ve çocuğunu , tamamen içkili olduğu ve kafası güzel olduğu için ( içki tüm kötülüklerin anasıdır ) arabayla çarpıp öldürmüş ve ordan hemen kaçarken , tek bir not bırakmış -Sorry- ... Yıllardır bunu yakalama hırsıyla yanıp tutuşan yukardaki dedektif abimiz , kaderin bir cilvesidir ki şimdi asansörde eşinin ve çocuğunun katili bu adamı kurtarmaya çalışıyor ... ( mendil ve gözyaşı sel modu : ) )

ee, hani şeytan hani ölüler falan ... yoksa şeytan değil de başka bir şey mi var ortada dönen !!
Keşke öyle olsaydı :) Bu güzide filmin sonu şöyle ki :
Şeytan içlerinden birinin kılığına girmiş , bizim büyükannenin!!! ( şok şok şok ) büyükanne ara ara asansörün ışıklarını kesip ( yani şeytan ) bizim elemanları sırayla öldürmüş, en sona kalan abiyi de öldürücekken ona tövbe et tarzı bir şey diyor :)) demese bile adam pişman olup eline polis telsizini alıyor ve 'şu kadar yıl önce, bir arabaya çarptım ve kaçtım vs vs' diyor, heralde Allah da affediyor :)) şeytan da "damn it!!" diyerek onu öldürmekten vazgeçiyor :))

Yani neymiş, 70in'de de olsa kadınlar ŞEYTAN'dır :)) nacizane çıkarımım :p, saygılarımla...